Yer altında yaşam mümkün mü?

Описание к видео Yer altında yaşam mümkün mü?

Yaşam alanlarınızda dilediğiniz modu yaratmanızı sağlayan Philips Hue akıllı aydınlatma ürünlerinde Eylül ayı boyunca sınırlı sayıda üründe geçerli %10 indirim kodu: BARISOZCAN10 https://bit.ly/3PkHXEy (iş birliği)
---
İlk insanlar mağaralarda nasıl yaşıyordu? Türkiye'nin en büyük yer altı şehri Derinkuyu. Mars'a giden Astronotlar nasıl yaşayacak? Dünyanın en uzun süre mağarada yaşayan insanı: Beatriz Flamini'nin 500 Günlük Hikayesi
Yer altı kentleri için Earthscraper (Yerdelen) projeleri...
---
Beatriz Flamini. Tam 500 gününü bir mağarada tek başına geçirdikten sonra, kendisini yerin altından çıkarırlarken kameralara böyle poz vermiş. Yüzündeki gülümseme dikkatinizi çekti mi? Bu kadar uzun süre güneş görmemesi cildini, görüşünü nasıl etkilemiş olabilir? Yerin altında geçirdiği 1,5 yıla yakın sürede akli dengesini mi kaybetti, yoksa kurtarıldığı için sevinçten mi gülüyor? Bana 15 yıl yer altında yaşadıktan sonra gülümseyerek dışarıya çıkarılan Kimmy Schmidt’i hatırlattı bu gülümseme… Hadi onun beynini yıkamışlardı toprak altında kalması için. Bir de ayrıca sadece bir diziydi. Gerçek hayatta, gerçek birisi neden yer altında yaşamak istesin?

İşte bunun cevabını arayacağız. Bir zamanlar yazar Jules Verne'un yaptığı gibi. "Dünyanın Merkezine Seyahat" adlı romanında karakterler volkanik bir tünel sistemini takip ederek yerin içine doğru bir yolculuğa çıkmışlardı. Bu fantastik yolculukları sırasında, devasa mağaralar, denizler, bitki örtüsü, garip fosiller, garip mantarlar ve prehistorik dönemlere ait hayvanlar gibi tuhaf şeylerle karşılaşıyorlardı.

Dünyanın alt katmanlarında başka bir dünya bulmak için yer altında yaşmak ister miydiniz? Orta Dünyada başka canlılar yaşıyor mudur acaba?

Çok da ileriye gitmeyip bu kez aşağıya doğru bakalım isterseniz. Yeraltına olan yolculuğumuzdan, Mars’a kadar uzanan serüvenimizin bir hikayesini takip edelim. Atalarımızın yaşadığı mağaralardan, Türkiye’deki dev yeraltı şehirlerine, oradan büyük metropollerde planlanan yerdelenlere ve oradan da Mars’a olan yolculuğumuza. Çünkü hepsi birbiriyle bağlantılı.

Türkiye, coğrafi olarak epey şanslı bir kuşakta yer alıyor. İstanbul 41 derece kuzey enleminde, yani kuzey yarıkürenin oldukça ortalarında. Bu yüzden yaz ve kış boyunca, gece gündüz süreleri öyle pek aşırı değişmiyor. Ayrıca hava çoğunlukla güneşli. Aşırı derken de, daha kuzeydeki yerleri kast ediyorum. Mesela bu şehirde, bazen güneş hiç batmıyor. Şöyle bir batacak gibi oluyor, sonra hooop tekrar çıkıyor. Kuzey Avrupa’nın çoğunda yazın akşam saat 11’de hatta 12’de bile güneş var.

Siz böyle bir şeyi hiç deneyimlediniz mi bilmiyorum. Öyle birkaç gün kalmayla da insan pek anlamıyor onu şimdiden söyleyeyim 🙂 Benim İzmir gibi sıcak bir yerden böyle bir yere taşınan bir tanıdığım var, ben de onun anlattıklarından biliyorum. Neredeyse 6 ay süren kış, metrelerce yağan kar, -30 derecelere varan soğuklar… Ama bunlar onun için hiçbir şey değil. Ciddi söylüyorum! 🙂 Tek derdi, çok uzun süre güneş görememek. “Güneş gördüğümüzde yeniden doğmuş gibi oluyoruz, içimize garip bir heyecan doluyor” diyor 🙂 Bu işin gerçekten şakası yok. Güneş ışığı, ruh halimizi doğrudan etkiliyor.

Bu durumun bir adı bile var. Mevsimsel duygu durum bozukluğu, bir çeşit mevsimsel depresyon. Tedavi için ışık terapisi bile öneriliyor. Böyle kuzey bölgelerinde yer alan, uzun süre ışık göremeyen kişiler, evlerini farklı şekillerde aydınlatmak durumundalar. İşte yeraltında ya da izole bir kabinde yaşamanın en temel zorluğu. Güneş ışığını taklit edebilmek.
---
Araştıran ve Yazan: Ögetay Kayalı
Düzenleyen ve Sunan: Barış Özcan
Kurgulayan: Alperen Çatak
---
Videonun tüm metni ve kullanılan kaynaklar:
https://barisozcan.com

Комментарии

Информация по комментариям в разработке